SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

EDEB BAHSİ

<< 4776 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا النُّفَيْلِيُّ حَدَّثَنَا زُهَيْرٌ حَدَّثَنَا قَابُوسُ بْنُ أَبِي ظَبْيَانَ أَنَّ أَبَاهُ حَدَّثَهُ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَبَّاسٍ أَنَّ نَبِيَّ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ إِنَّ الْهَدْيَ الصَّالِحَ وَالسَّمْتَ الصَّالِحَ وَالِاقْتِصَادَ جُزْءٌ مِنْ خَمْسَةٍ وَعِشْرِينَ جُزْءًا مِنْ النُّبُوَّةِ

 

Abdullah b. Abbas Allah (dediki:) Nebi’i sallallahu aleyhi ve sellem:

 

"Olumlu tutum ve davranış ve ölçülü olmak, Nebiliğin yermibeşte biridir" buyurmuştur.

 

 

İzah:

Bu hadis-i şerifte olumlu ve ölçülü olmanın ve ağırbaşlılığın Nebilere verilen güzel ahlâk­lardan biri olduğu ifâde edilmektedir.

 

Bilindiği gibi vakar: Ağırbaşlılık demektir. Hafifliğin ve şahsiyetsiz­liğin zıddıdır.

 

Bu haslet korunur ve yaşanırsa kişinin vazifesinde yükselmesini, şeref ve haysiyyetinin korunmasını ve nüfuzunun yerinde olmasını sağlar. An­cak büyüklenmeye vardırılmaması da gerekir. Tıpkı gibta ile hasedin farkı gibi, vakar ile kibir arasındaki fark da korunmalıdır.

 

Vakarın zıddı hafifliktir. Hafiflik kalpte olarî bir haldir ki, alâmetleri başta, gözde ve kulakta zuhur eder. Hafif kimseler her gelene-gidene ba­kar, her hareket eden şeyi görmek ister. Hafiflik, çok konuşmak, mühim olmayan şeyleri sormak, soru ve cevapta acele etmek gibi hareketlerle kendini dilde; saçıyla sakalıyla oynamak gibi lüzumsuz hareketlerle elde, sağa sola lüzumsuz yere gidip gelmekle de kendini ayakta gösterir. Bun­ların hepsi sefahatten ve akıl noksanlığından doğar.

 

Vakarın alâmeti ise lüzumsuz yere bakmaktan, konuşmaktan ve lü­zumsuz hareketlerden sakınmaktır. Salih kimselerin alameti olan bu has­let, ilim ve hilim kuvvetlerinden neş'et eder.

 

Fakat, vakarın, vakar olabilmesi için, kibir ve riya duygularından uzak olması gerekir. Aksi halde, vakar olmaktan çıkar.

 

Vakarın bu iki duygudan uzak oluşu kişinin halk ile birlikte olmasıyla, yalnız bulunması hallerindeki tavır ve hareketlerinin değişmemesiyle an­laşılır. Binaenaleyh halk arasında vakur göründüğü halde halktan ayrı­lınca kendisinde bu hasletten eser görülmeyen kimseler vakarlı değiller­dir. Gerçek Müslüman, her halinde vakarlıdır. Nitekim, Nebi efen­dimiz, cemaatle namaz kılmaya başlanmış bile olsa camiye giderken ace­le etmemeyi, vakar ve sükûneti elden bırakmamayı tavsiye etmiştir.[Buharî, ezan; Müslim mesâcid]

 

Yüce Allah da Kur'an-ı Keriminde vakarlı kimseleri şöyle övmüştür: "Allah'ın has kulları onlardır ki; yeryüzünde sükûnetle ve vakarla yürürler."[Furkan 63]

 

Hz. Âişe validemizin bildirdiğine göre; "kendisi Rasûlullah (s.a.v.)'ı bir defa bile küçük dili görünecek şekilde gülerken görmemiştir."[Buhârî edeb; Müslim istiska]

 

Gerçekten insanın şerefine yakışan da İslamm tarif ettiği şekilde mute-vâzî (alçak gönüllü) ve yine İslam'ın istediği şekilde vakarlı olmaktır. Böyle olanlar şüphe yoktur ki herkes nazarında çok sevgili ve pek muh­terem olanlardır.[Ahmed Hamdi Aksekili, Ahlâk Dersleri, 164.]

 

Mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerifte "vakarlı olmanın Nebili­ğin yirmibeşte biri olduğu" buyurulurken vakarın Nebilerde bulu­nan güzel hasletlerden biri olduğu ifade edilmek istenmiştir.

 

Buradaki yirmibeş sayısı, çokluktan kinayedir. Bir başka ifadeyle Pey­gamberlerde bulunan güzel hasletlerin çokluğunu, vakarın da bunlardan sadece biri olduğunu ifade ve bu ahlâk ile ahlâklanmanm lüzumuna işaret edilmektedir. Âyet-i kerimede "sen de onların hidâyetine uy"[En'âm 90] buyurulmuştur.

 

Hafız Süyûtî'nin ifadesine göre bu sayı Taberî'nin rivayetinde, 45; başka bir rivayette de yetmiş olarak ifade edilmektedir. Ancak, mevzumu­zu teşkil eden bu hadis senedinde rivayetlerine itibar edilmeyen Husayn b. Cündub bulunduğundan zayıftır.